ÖFKE KÖPÜRCÜKLERİ
Bu gece
Üstlerini örtünce gece
Yüzü gözü süt kokulu
Ağızları memede bebekler
Yakamozlara bürünmüş ak kelebekler
Dalgaların mışıl mışıl salladığı anneleriyle indiler denize
Günden önce
Siyah yeleli
Öfkeli mi öfkeli
Yürekleri dolu
Yağız atlarla gelen haberciler
Gidenlerden karahaber getirdiler
Soğuk nallarla deldiler yüreğimi
Ve gittiler
Gelen
Yeleleri kapkara yağız atlardı
Ağızlarında
Beyaz öfke köpürcükleri
Kabaran yüreklerinde kefenleri vardı
Şaha kalkmış siyah yeleli deniz atları
Yumuşacık yatağında yakaladıkları
Beyaz öfkeli dalgalarla bağladıkları
Karanlık diplere gömüp dağladıkları
Meme kokan bebek gömleği vardı ellerinde
Şaha kalkmış siyah yeleli deniz atları
Yağdıkça yağıyor göğsüme
Başıma toplanan balıkların ağıtları
Dalgalara kapılmış kundak gibi ağıyor enginlere
Dün
Üç karanlıktan geçip gelen bebeler
Bugün
İki karanlık arasına gömüldüler
Karanlık sulara alışıktınız
Aylarca üç karanlıkta korunmuştunuz
Karanlık dünyayı aydınlatmıştı muştunuz
İnsancıkların üç kâğıttan yaptıkları
Kanlı
Beyaz bayraklı
Bembeyaz kayıkları
Beyaz yeleli
Bembeyaz atlar çekecekti
Anne, baba, kardeş
El ele koyun koyuna
Daha batı
Daha batıya gidecektiniz
Üç karanlıkta
Yoğurulup doğuruldunuz
Değildi alışık olduğunuz
Bir karanlığa sığamadınız
Boğuldunuz
Dün gece giden
Gözü gönlü perdeli bebekler
Yalçın kayalıklardan uçan kelebekler
İnsanlıktan öksüz
Yetim
Yuvasız yüreklerdi
İnsansız deniz araçları ile gittiler
Tün bitmeden
Gün yüzüne tüneyeceklerdi
Yunus sandıkları
Yılanlara sarılıp yittiler
Ne ana baba kaldı
Ne vatan
Ne insanlık
Ah Süleyman
Sus artık!