SAVAŞ NAMUSU
Savaşmanın da bir namusu vardı: Tek ölçü ne olursa olsun öldürmek, öldüre öldüre kazanmak değildi. Yüz yüze savaşılırdı, arkadan vuran da vurulan da yiğit kabul edilmezdi. Savaşmayanı, aman dileyeni, silahı elinden düşeni öldürmek yiğitliğe sığmazdı.
Bir zamanlarda delikli demirle insan avlamak bile mertliğe aykırı kabul edilmişti, gün geldi insanoğlu ölümle arasına ok mesafesinden de uzun mesafeler koyarak öldürmenin cazibesini keşfetti. Kedi karşısındaki fare kadar bile yüreği olmayanlar; ellerine aldıkları ateşli alet marifetiyle aslan yürekli yiğitleri avlar oldu.
Mert kimdir, yiğitlik nedir bilinmez olunca nasıl olursa olsun öldürmek, daha çok öldürmek, düşmanların silah bulma/kullanma gücünü yok etmek ölçü kabul edildi.
Silahların öldürme mesafeleri uzadıkça daha uzun menzilli silahlar üretildi. Ölümcül silahların kendisine ulaşamayacağı kadar yüksekten, uzaktan ölüm yağdırmak savaş taktiği olarak kutsandı ve asker, sivil, erkek, kadın, hasta, sağlıklı, çocuk, yaşlı, iyi, kötü, kim olduğuna bakılmadan katliamlar her yere ulaştırıldı. Yüz yüze dövüşlerin, savaşların yaşandığı er meydanları tarihin arka sayfalarında unutuldu gitti. Yiğitliğin ve merhametin en önemli silahı olan gözler de anlamını yitirdi.
Öldürme mesafesi uzadıkça öldürülmekten kaçış mesafesi kısaldı, yok oldu: Katil en derin sığınakları delip tepene iniyor, en yüksek dağların ardında yetişip seni yakalıyordu. Şehir de köy de, bahçe de ev de, banyo da balkon da, çalışma masası da mahrem yataklar da, canlı cansız ne varsa savaşa katıldı uygarlık çağında ve bütün kaçışlar anlamsız kalınca kendini Azrail zannedenler bile öldürülme kâbusları görmeye başladılar.
Korkuyla gizlenerek yaşayanlar ikiyüzlülüğü karakter edinmek zorunda kalınca her zaman azınlık olan münafıklar bütün dünyayı ele geçirecek kadar çoğaldılar ve ele geçirdiler. Bunlar savaştan daha etkili, daha ekonomik, daha kahpece bir taktik buldular ve kendi orduları yerine illegal örgütleri kullanarak terörü bütün dünyaya yaydılar. 20. yüzyılda yeryüzünü katliamlar cehennemine çevirenler 21. yüzyılda buna terör katliamlarını da eklediler. Her katliamdan sonra da utanmadan insanlığın önüne geçip teröristlere lanetler okudular, kimini tutukladılar, kimini öldürdüler. Çünkü onlar için önemli olan öldüre öldüre savaşı kazanmaktı, kimin nasıl öldürdüğü ya da öldürüldüğü değildi. Çünkü önemli olan en ekonomik, en tehlikesiz, en etkili yolla savaşı kazanmaktı.
Çünkü insanlık zaten ölmüştü, ötesi sadece nicelikti.
Bitti.