BANA DA BANADA AL
“Öncelikle Selamlar, Saygılar ve Sevgiler Kulaberi Süleyman Ocakcı Hocam.
İşbu gönderi altında size lisans öncesi dönemlerimde hiç haz etmediğim ve fakat şimdilerde ziyadesiyle ihtiyaç duyduğum Türkçe’mizin dilbilgisi kaideleriyle ilgili sorularımı yöneltmeye çalışacağım. Bendenize zaman ayırıp sorularımı cevaplandırırsanız ziyadesiyle müteşekkir olurum.
Malumunuz olduğu üzere gavurun diliyle iştigal etme fırsatı bulduk. Şöyle ki, bu insanlar -belki de dilin dünya dili olması hasebiyle- çok teknik, pedagojik ve adeta matematiksel bir gramer hazırlamışlar. Hatta, yer yer hazır makale formatlarına rastgelebiliyoruz. Bu hazır makale formatındaki taslaktaki yazılı argümanları silip, boşluklara istenilen formatta kendi argümanlarınızı eklediğinizde elinizde uluslararası düzeyde geçerli bir makale husule gelmiş olabiliyor. Fakat nâçizâne görüşüm, bu teknik gelişmeden güzel dilimiz çeşitli saiklerle henüz yeterince nasiplenebilmiş değil. İngilizce mantık dili, Türkçe duygu dili demekle kendimizi avutmaya devam edeceğimizi zannetmiyorum. Üzülerek söylüyorum ki, gavurca konusunda kendimi çokça geliştirmem gerekse de Türkçe makale yazmaya kıyasla, eğer kelime bilgim (vocabulary) yeterliyse, İngilizce makale yazmak bana daha kolaymış gibi geliyor.”
“Aleykümselam sevgili, değerli sabık öğrencim, iki gözüm Nur Muhammed Şahin’im,
İşbu mülahazada sana, lisans öncesi eğitim hayatında hiç haz etmediğin ama şimdilerde ziyadesiyle muhtaç olduğunu anladığın Türkçemizin dil bilgisi kaideleriyle ilgili sorularını, muhtaç olduğunu belirttiğin düzeyde cevaplamaya çalışacağım.
Gâvurun diliyle iştigal ettiğin ve dahi onların cilalanmış, çok teknik, pedagojik ve adeta matematiksel bir gramer hazırladıkları da malumumuzdur. Gâvurun her şeyi tekniğine uydurduğunu ve levazımatını da tekniğine uygun kurduğunu kabul etmekle birlikte bunu dili lüzumsuz görerek yan gelip yatan, sadece lisans kapısına kapak atmaya yarayan bir vasıta sayan nesillerle başarmadığı, her şeyde olduğu gibi dilde de ciddi, sistemli, uzun süreli gayretler sonucu elde ettiği de malumumuzdur.”
“İlaveten, özellikle de İngilizce makale okumaktan Türkçe makale okumaya geçişlerde zihnimi karıştıran mevzu noktalama işaretleri mevzusudur. Bunlarla ilgili Türkçe’mizde net, genel-geçer kaidelerin olduğu noktasında okumalarım eksik gözüküyor. Aşağıda yazacağım sualleri Google Hazretleri cevaplamakta epey mahir fakat orada da ulemâ-i ehl-i lügatin ihtilaf ettiği birçok mesele var. Ben, burada bir Türk olarak, Türk gibi düşünüp gerektiğinde dönüp bakmak üzere, kesin, sonuca götüren tek bir fetvanın müdavim takipçisi olacağım. Bendeniz nazarında belirli hükümleri havi içtihatlarınıza güvenim tamdır ve sizin bu minval üzere fetavânızın mukallitliğini yapmakta âcizâne bir beis görmüyorum.”
“Anadan atadan anadili Lazca bir ailenin anadili Türkçe olan evladından alacağın fetvaların müdavim takipçisi (mukallidi) olacağına dair vermiş olduğun teminatın bu fakiri ziyadesiyle mesut etmekle birlikte “kulun mukallid kulu” olmakla iradeni (insanlığını) ebedi kaybetmiş olacağını hassaten ihtar ederim. Allah’a iman edebilmek için bile akla muhtaç olan âdem, aklı bir kenara koyup irade nasıl beyan ede, asgari bir tercihte dahi aklı kullanmak zorundadır madem?
Google hazretlerinden fetva almanda bir beis olmamakla birlikte ânın iş birlikçisi şeytanlarının aklı çelmede, ehligafleti karanlık dehlizlere çekmede ziyadesiyle mâhir olduğunu unutmamalısın. Ben dahi bu “banada” nece nesnedür deyu ol lainidijitale müracaat ettikde bir âfetisuzan u fettan ile mülaki oldum da neuzubillah ve bir fiske ile ânı kendi karanlığına gömüverdim.
Hasılıkelam, hayatını kurtaracak dil bilgisi kurallarını istifadene sunuyorum.”
“Dilbilgisinin hayat kurtardığına dair şöyle bir espriyle başlayalım:
Kural: “dahi anlamındaki de/da ayrı yazılır”
1. Olay: Arkadaş: Nutella alıyorum.
Siz: Banada al.
Sonuç: Arkadaşınız torku banada alır.
2. Olay: Arkadaş: Nutella alıyorum.
Siz: Bana da al.
Sonuç: Arkadaşınız size de nutella alır.”
“Arkadaşın Banada yerine Nutella almışsa beis yoktur, afiyetle yiyesüz; ancak evinde kaldığın dostuna teşekkür ederken “Mehtap da yatak da muhteşemdi!” yerine “Mektapta yatakta muhteşemdi!” yazarsan bu bir iki milimlik yazım hatasından ne facialar doğar bilemezsün.”
“Cümle ortasında gelen “ama”, “fakat” ve “lakin” gibi bağlaçlardan önce virgül koymak caiz midir? (İngilizce’de bir tam cümle içerisinde iki cümleciği “but” ile bağladığımızda “but” ifadesinden önce virgül koymuyoruz)”
“Aynı yerde, aynı iş için birden fazla elemana ihtiyaç olmadığından bir bağlaç (ve, veya, ya da…) virgülün işlevini karşılıyorsa ayrıca virgüle gerek yoktur; ama verdiğin örnek bağlaçlar bunlardan değildir. Ben size virgülün yetmediği yerde noktalı virgül kullanılır, diye öğretmiştim; ama TDK önceleri “ama, fakat, çünkü, oysa…” bağlaçlarından önce iki cümle arasında sıralı cümle olmanın ötesinde “olumsuzluk, neden-sonuç…” ilişkisinin bulunduğu anlaşılsın diye noktalı virgül kullanmaktaydı, yeni gelen gafiller bu kaideyi iptal ettiler. Ülkemizin en önemli probleminin sık sık kuralların değişmesi olduğu malumdur ki bugün yarın yataktan kalktığımızda yatağından erken kalkan birinin bu kuralı da değiştirmesi kuvvetle olasıdır.”
“Fiil soylu oldukları halde aldıkları eklerden dolayı çekimlenemeyen fiilimsilerden sonra virgül kullanılabilir mi?”
“Eş görevli sözcükler arasında virgül kullanılır; fiil, fiilimsi, isim… bütün kelimeler, kelime grupları bu kurala tabidir. Virgüllerle ayrılmış kelimeler ise birbirinden noktalı virgülle ayrılır. (virgülün yetmemesi kuralı) Fiilimsiden sonra eş görevlilik söz konusu değilse aralarına virgül koymak gereksizdir.”
“Parantez ile -…- (ara cümleciği sınırlayan iki kısa çizgi) kullanımı arasındaki fark nedir?
Parantez kullanımında murâdif/synonym/eş anlamlı kelimenin kullanıldığına dair malumatım var. Fakat başka hangi yerlerde parantez kullanmaya cevaz var?”
“Parantez sadece “murâdif/synonym/eş anlamlı” kelimelerde değil, her türlü açıklamada cümleyi kurtarıcıdır. İki kısa çizgi yerine kullanılan parantez ise ancak cümle dışı söz niteliğinde olan ara sözlerde, aynı nedenle (açıklama mahiyetinde oldukları için) tercih edilir.”
“Bizim yörede hastaya “Allah şifa versin” yerine “Allah şifalık versin” derler?
Dilbilgisi açısından sizce bu doğru mu?”
“Sizin yörenizdekilere ‘Allah şifalık versin!’ de bizim yöremizdekilerin ‘Bayramı mübarekli!’ olmasın mı? Hele bir düşün iki gözüm, sana Nurluk Muhammed, bana da Süleymanlı dense hiç hoş olur? (Duvarına ‘Buraya çöp dökülür?’ yazan Doğulunun kulakları çınlasın.)”
“Galat-ı meşhûrun akademik/ilmî yazıda kullanımı sizce doğru olur mu?”
“Galatımeşhurun meşhur olunca galatı görülmez olur, biri ki meşhur değilse onun ortalıktan çekilmesi yeğdir. (Çirkinliklerin moda namlı furya içinde hoş görülmesi gibi)”
“Çünkü cümlenin başında mı gelir? Aksi olursa, ortasında gelme şartı nedir ve virgül kullanılması noktasında noktalanması nasıl olmalıdır?”
“Önceki cümlenin devamı olduğundan takip eden cümlenin başına gelir.”
“Özellikle aklî kıyasın bütün seçeneklerini tükettiğimiz, üçüncü halin imkansız olduğu mantıksal önermelerin öncüllerini söylerken kullandığımız “ya… ya…” arasında, öncesinde ve sonrasında virgül kullanmak doğru mudur?
Örnek: Varlık ya zorunludur ya mümkündür.”
“Aynı yerde, aynı iş için birden fazla elemana ihtiyaç olmadığı kuralı gereği virgül kullanılmaz.”
“Noktalı virgül ile iki noktanın kullanımı arasındaki mantıksal farklılık nedir? İki noktadan sonra hangi kaideye göre büyük (capital) ya da küçük harfle başlıyoruz?”
“Noktalı virgül ile iki nokta arasında mantıksal bir nokta yok ki farkı ne sorusunun bir mantığı olsun?
İki noktadan sonraki bölüm cümle ise ilk harf büyük, cümle değil ise küçük olur.”
“Yeni Platonculuk’u, Hristiyanlık’ı, Türkçe’miz’i derken kesme işaretini acaba doğru mu kullanılmış oluyorum?”
“Yapım ekleri kesme işaretini yutar, onun ne önünde ne ardında kesme işareti durabilir; ancak yapım ekinin işlevi kaybolmuşsa kesme işaretinin onun tepesine binmesinde sakınca yoktur. (Türkçenin, Çamlıca’nın…)”
“Yapmay‘acaksaydı’ kullanım itibariyle doğru bir kip mi? Eğer doğruysa, kipin ismi “şartlı geçmiş zaman kipinin haberi” şeklinde olabilir mi?”
“Birleşik zamanlara bir ek daha getirerek artistlik yapmaya çalışanlara ben de şahit oldum; ama bunun ne kadar garip olduğunu ince düşünen herkes hemen fark eder: Gelecek zamanın şartının geçmişi? Birleşik zamanların katmerlileri (Gelir idiysem, okuyorduysa, anlamıştıysa…) bazılarınca her ne kadar hoş karşılansa da dile bir katkısının olmadığı ve dil estetiğini bozacağı açıktır.”
“Halk ağzında “ilgincime gitti, acayibime gitti” diye bir kullanım var? Bu ifade benim kulağımı tırmalıyor. Sizce burada hata var mı? (sanırım doğrusu “ilginç geldi”)”
“Doğru ifade şekli varken ‘İlgincine gittiyse, acaibine gidiyorsa’ bırak gitsin; kalsın dersen, ‘Manyak güzel yazıp herkesi oha eden’ biri olmak senin bileceğin bir iş.”
“Özellikle de konuşma dilinde muhatabı olmayan ve bir şeyi işaret etmek için kullanılan “şu” zamirinden sonra iki nokta mı koymak gerekiyor? Yoksa cümleyi bitirmeden iki nokta koymayıp virgül ile devam etmek caiz midir?
Örnek: İbn Sînâ varlığı şu şekilde taksim ediyor: …..
İbn Sînâ varlığı şu şekilde taksim ediyor, …..
İbn Sînâ‘nın demek istediği şudur: ….
İbn Sînâ‘nın demek istediği şudur, ….”
“Kendisinden sonra açıklama yapılacaksa iki nokta kullanımı doğru, diğerleri yanlıştır.”
“Ne…ne…” bağlacıyla bağladığımız, olumsuz mana veren cümlenin iki ögesinin yüklemini olumsuz kullanmak mekruh mudur yoksa kat’î delille haram mıdır?
Örnek: “Ne herhangi bir cismin ne boşluk ve doluluk olarak herhangi bir boyutun ne de doğada bir sıradüzeni üzere bulunan herhangi bir sayının sonsuz bir şekilde bilfiil mevcut olması mümkün değildir.”
“O halde ne boşluk ne de dolulukta sonsuz bir boyutun farz edilmesi mümkün değildir.”
“Bu durumda bu cisim ne zorlama yoluyla ne de doğası gereği doğrusal hareketin ilkesi olmaz.”
“Bilakis bunun gibi bir cismin [yani âlemin] ne hayyizi ne de mekân kategorisi olmaması, bunun dışındakilerin o cisim sebebiyle hayyizi ve mekân kategorisinin olması gerekir.”
“ne… ne… bağlacıyla kurulan cümlelerde yüklemin olumlu kullanılması -ki bu durumda zaten anlam olumsuz olur- kural olmakla birlikte son yıllarda cümlenin yanlış anlaşılma ihtimalinden dolayı olumsuz kullanım yaygınlaşmaktadır. Kanaatimce yüklem “ne… ne…” bağlacına yakınsa yüklemi olumlu, uzaksa olumsuz kullanmak gerekir. Zaman beni haklı çıkarır mı, bilmiyorum.”
“Tanrı kelimesi, bir olan Allah’ın eş anlamlısı olarak kullanıldığında büyük harfle, O’na şirk koşulan putları kast ederken kullandığımız ilah manasındaki “tanrı” ise küçük harfle yazılır dersem doğru mu söylemiş olurum? Yoksa bunlar yeni ve uyduruk bir Türkçe’nin kurallarından mı ibarettir?
Örnek: God, gods”
“Tanrı’dan başka tanrı yoktur, kullanımı doğrudur; ama hoş değildir. Allah’ın doksan dokuz ismine kıran mı girdi, nedir derdin? ‘tanrı’ Allah’ın doksan dokuz adından hiçbirinin eş anlamlısı değildir; ‘ilah’ sözcüğünün eş anlamlısıdır ki bu anlamıyla kullanılmasında beis yoktur.”
“Sayıları metin içinde hangi kritere göre yazıyla yahut rakamla yazıyoruz?”
“Sayılar rakamla da yazılır yazıyla da; ama kesinlik bildirmeyenler (yetmiş iki buçuk millet, yüz kere söylemek…) ile küfür/oyun gibi sayı değeri olmayanlar (ellibir, ellisekizler…) rakamla yazılamaz.”
“Akıllı olmayan eşya için yükleme “-lardır” eki getirmek caiz midir?
Örnek: Kalem ve kağıt öğrencinin olmazsa olmazıdırlar.”
“Akılsızlara çokluk eki çoktur. (Ağaçlar yapraklarını döküyorlar.) Kişileştirme arzulanırsa caizdir. (Yıldızlar tatlı tatlı gülümsüyorlar.)
“Doğru ifade “-dırlar” mıdır, “-lardır” mıdır? Daha doğrusu, yükleme “-dırlar” eki getirmek yanlış olur mu?”
“Kişi ekleri sona gelir. (Kalem ve kağıt öğrencinin olmazsa olmazıdırlar/olmazlarıdır; daha doğrusu ‘olmazsa olmazı’dır.) Dilde analoji hatası sonucu oluşmuş, birçok yanlış kullanım vardır.
İki kullanım arasında nüans varsa takdim-tehir (yer değiştirme) uygulanabilir. (Bu yazıyı okuyanlar, akıllıdırlar. Bu yazıyı okuyanlar akıllılardır.)”
“Bir üstteki sualde görüldüğü üzere, “mıdır” sorusundan sonra gelecek olan ikinci alternatif ögeden hemen önce virgül koymak doğru mudur? Zira, ilk “mıdır” soru edatından sonra zihin ister istemez oraya bir soru işareti koymak istiyor. Oradaki virgül soru işaretinin yerine geçer mi?”
“Eş görevli sözcüklerde, sözcük gruplarında olduğu gibi eş görevli cümlelerde de virgül kullanılır: İnandın mı, inandığın gibi yaşadın mı?”
“Veya anlamındaki ‘yahut’ cümle başına gelebilir mi?”
“Bağımsız cümlelerin başında kullanılmamalıdır, diğer cümlelerde (cümleler arasında) kullanılabilir ve küçük harfle başlar.”
“Süleyman Hocam, öncelikle, yukarıdaki bazı sorularda haddim olmayarak bazı kavramsallaştırmalara gitmiş bulunuyorum. Bunların çoğu zihnimin o anda uydurduğu/ürettiği ifadelerdir. Kullandığım yanlış kavramların tashihini yaparsanız müteşekkir olurum.”
“İmdi bu ‘kavramsallaştırma’dan başlayalım, bunun ‘kavramlaştırma’dan ne fazlalığı var, daha fazla ek kullanınca daha akıllı olduğumuz mu çıkıyor ortaya? (Yemek yenilirken kavramsallaştırmanın tartıştırılması zihnimi dağıttırıyor!)”
“Son olarak, dilbilgisi ile ilgili başucu kaynak niteliğinde noktalama işaretlerini de havi dumanı üstünde bana tavsiye edebileceğiniz bir kaynak kitap var mı? Var ise almak isterim.”
“Noktalama işaretlerinde standart kurallar bulunması birlikteliğin sağlanmasına matuftur. (“matuftur” yerine “yöneliktir” deseydim daha sağlıklı bir dil kullanmış olacaktım; ama senin dilindeki yabancı sözcük ağırlığına karşılık ironi/tariz amaçlı benzer bir dil kullandığım dikkatinden kaçmamıştır, sanırım.) Bu amaçla en doğrusu TDK’yi takip etmektir.”
“Cevaplamanız ciddi manada mesainizi alacak. Bu anlamda özür dileyerek zahmetime katlandığınız için şimdiden teşekkür ederim.
Selametle.”
“Estağfirullah kardeşim; hükümet ricalimizin kanaatince yan gelip yatan, yata yata para kazanan meslek erbabından olan bu gafilin bir nebze olsun iş yapmasına vesile olduğun için ben teşekkür eder, gözlerinden öperim. Sağlıcakla kalasın ve dahi hak ettiğin makamlara gelesin, evladım! (Bu son kelime dahi galatı meşhurdur.)”