ADALET YAZILARI-II
Bazı hümanistler, sadece öbür mahallenin börtü böceği, kedi köpeği gibi uzak ve kendi habitatlarında kalırlarsa farklı olanlara tahammül edebiliyor; bazı kültürel milliyetçiler, kültür milliyetçiliğinden, doğal ortamlarında yetişen farklı mantar türleri gibi olmayıp kültür mantarı gibi üretilmiş tek tip olmayı anladıklarından zehirli olmasalar bile aynı olmayanlar yok olsun istiyor; bazı “Yaratılanı severiz Yaratandan ötürü” diyenler dünya “kendi hazretleri”nin etrafında dönen gezegenler gibi olsun, diğerlerini kara delik yutsun istiyor!..
Kâinatta insandan başka dengeyi bozma gücü bulunan hiçbir varlık bulunmadığına göre sağlıklı-mutlu bir dünya kurmak ya da kur/a/mamak insanların iradesine bağlanmış ve kendisine bağışlanmış akıl nimetiyle buna imkân sağlanmış. Yüce Yaratıcımızın bakıp düşünmemizi istediği kâinata baktığımızda göreceğiz ki denge aynı yörüngede birbirini takip edenlerle birlikte ötekileri de dağılmadan-çarpışmadan, parçalanıp yok olmadan bir arada tutan karanlık madde sayesindedir. Bu madde karanlık (görülemez-fark edilemez) olsa da kendi gerçeklerimizden çok bizim varlık sebebimiz olan gerçektir. Dolayısıyla âdil yaratılmış ve yaşatılan kâinat varlıkları içinde biz de âdil olabilirsek, dengenin temel şartı olan sınırlarımızı koruyabilirsek, haddi aşmaya teşebbüs edenlere haddini bildirecek yönetim sistemleri kurabilirsek göreceğiz ki doğan bütün çocuklar sağlıklı-mutlu bir dünyaya doğmuş olacak!
Biliyorum, fantastik değilse de ütopik bir hayal oldu; ancak bunun asıl nedeni, kendi menfaatleri için her şeyi istismar edebilecek tıynetteki insanlar birbirine tutunarak güçlerine güç katarken haddi bilen iyilerin ise öteye beriye atıla atıla kara delikçe yutuluncaya kadar yalnızlık kaderlerine terk edilmesidir. “Allah’ın ipine hep birlikte sıkıca sarılın, ayrılığa düşmeyin!” ilahi ikazındaki “ip”i bile kendi zihniyet ipi zanneden biz müslümanlar ise Allah’ın ipini bırakıp başkasının ipini tutan bölük pörçük gruplar, cemaatler, hizipler… olarak “ateş çukurları” etrafında yaşamaya başladığımız günden beri ideal dünyamızı yitirdik ve o gün bugün ütopik/fantastik hayallere tutuna tutuna cennete ulaşmaya çalışıyoruz…