ETRAFINDA DÖNEDURDUĞUM DİREK
Çocuktum, iki mezarlık arası yolda, hep onu görüyordum, elektrik direğinin etrafında ya da önünde kendi ekseninde, bir kanadı kırık kuş gibi dönüp duruyordu… Büyüdüm, yürüyüşüm yolum yordamım değişti ama o hâlâ orada, dönmeye devam ediyordu; jest ve mimikleri bile aynıydı hâlâ… Tanışmıyorduk, tanışmak isterdim, çekiniyordum. Ben oradan, ona dikkat ettiğimi sezdirmeden geçip giderken o beni görür müydü, umursar mıydı, anlayamazdım… Ben geçip gitsem de o geçip gitmezdi içimden; dipsiz bir derinlik, ufuksuz bir enginlik içinde belirsiz bir yerde sanki dibi tepesi olmayan bir direğin yanında ya da etrafında döndükçe dönüyordu!.. Mahalleden uzaklaştıktan sonraki yıllarda birkaç kere daha gördüm, sonra görünmez oldu ama ne zaman oradan geçsem aklıma gönlüme düşer, dönedururdu içimde…
Yıllar yılı başka sokaklarda, başka başka varlıklar arasında dolanan aklım artık, onu unutmuştu; bu deveran da durmuş, yerini duru dingin deryalara bırakmıştı…
Meğer öyle değilmiş: Çocukluk aşkımın yuvası da o sokaktaydı ve o yıllarda aslında gönlüm de onun etrafında dönüyordu… Gönlüm; ruhumun karanlık diplerine çekilmiş, bende ne varsa hepsini içine çeken bir girdap olmuş, enginlerin ötesine açıldıkça açılmış, ağır ağır dönüyormuş, durmadan… Aklım kimsenin gözünün içine bakamayan garip bir yabancı… İçimde dışımda aksi yönde dönen iki girdap… Âlem büyük girdap, ben küçük… İdeallerim, şiirlerim, anam babam, evim sokağım, arkadaşlarım, kardeşlerim, bulutlarım, yolum, bineğim,.. neyim varsa her şey içimde, ben âlemde, dönüyorduk, durmadan!..
Dönedurduğu yer, evlerinin önü… O ev ne zaman yıkıldı ne zaman apartman oldu hatırlamıyorum, belki de o yolda ondan başkasını bilincim kayda değer görmemişti, belki o yok olunca, evini de silmişti şuurum… Bir gün, o yoldan geçerken, o apartmanın terasında yine gördüm onu, yine dönüp duruyordu, yine aynı şekilde, terasta direk yoktu, belki onun bir direği vardı da biz görmüyorduk, hep onunla, onun içinde ya da dışında… O dönedururken ben geçip gittim, o kaldı içimde…
Birkaç kez daha gördüm, her seferinde vicdanımın etrafında dönüp durdum onun gibi, önünden geçerken, vicdanım oradaki o eski direk gibi dikili kalıyor, aklım etrafında dönedurdukça zemberek sarıyor, sardıkça geriliyordu sanki birden kopacak, dağılacak ve darmadağın olacaktım…
Bugün, ben de yaşlı bir adamım… O, ölmüş olmalı… Bundan emin olmadığım halde, şimdi haberini almışım gibi ağlıyorum… Gözyaşlarım da onunla ilgili anılarım gibi: derinlerden gelen ve çatlayıp iki yana açılmış kaya parçaları arasından kaynayan göze gibi, yılların birikimiyle yıpranmış bir kök dalı dibinden yeryüzüne açılan bir pınar gibi, kılı kıpırdamayan yapraklar altından süzülen su sızıntısı gibi… Ne jest ne mimik, donmuş bir tabiat ortasında gözünden yaş gelen bir heykel gibiyim!..
Belki de ölmemiştir, artık dönedurmaya gücü yetmez bir pirifânidir yatağında… Direğini gönlüne dikmiş, döneduruyordur etrafında, durmadan…
Ya ben!.. Ölümden başka gözlerimin içine bakan kimsem kalmadı… Dünyayı parmağımda çevireceğimi sanıyordum, meğer o parmak, etrafında dönedurduğum bir direkmiş!.. (29.6.2021)