ADALET MÜLK İLŞKİSİ
Adaleti esas alanlarla mülkü esas alanlar arasındaki temel fark şudur: Mülke her şeyden çok değer verenler hangi inanca sahip olurlarsa olsunlar iyi olarak kalmayı başaramazlar; ancak adaleti her şeyden üstün tutanların ise kendi aleyhlerine dahi olsa kötülüğü tercih etme ihtimali yoktur. Devletler, adaleti korumakla yükümlü olma yerine mülkü koruma anlayışını benimsediklerinde insanlara mülk için her şeyin feda edilmesi gerektiğini dayatırlar: Devlet giderse geriye ne kalır ki?
Elhak, doğrudur; ama bu mantık mülkle adaleti birbirinin düşmanı iki ordu gibi gördüğünüzde ancak doğru olur; yoksa mülkün adalet için olduğunu kabul ettiğinizde karşınızda şavaşacağınız bir düşman da kalmaz; çünkü bu durumda mülkün gerçek sahibi adalet olur. Bu da iktidar nimetlerinden sonuna kadar yararlanmayı arzulayan iktidar sahiplerinin işine gelmez. Bu nedenledir ki onlar; adaleti değil, mülkü koruyacak bir hukuk oluşturmakta ve bunu adalet diye dayatmaktadır. Savaşların temel nedeni bu olduğu ve bu uğurda nice devletler yıkıldığı halde bu acı gerçek değişmemektedir; çünkü tersini iddia etse de bencil yaratılan insanoğlunun en büyük düşmanı adalettir. O adaleti sadece diğer insanlardan korunma güdüsüyle değerli bulmakta, yani aslında onu istismar etmektedir.