8, 20, 100, 128,.. Milyar Nerede, Açıklıyorum:

8, 20, 100, 128,.. Milyar Nerede, Açıklıyorum:

Bende!..
Taçlı Kraliçe orduları Pandemi Seferi’ne çıkmamıştı henüz; dünya âlem kendi kraliçesine methiyeler düzüp duruyordu, ben de piyasaya uyup bir methiye şirketi kurmuştum, niye ayıp olsun söylemesi, ensem de kalınlaşmıştı kaldırma kuvvetim de artmıştı, kaldırdıkça kaldırıyordum. Sonra kraliçenin orduları dört bir yana öyle bir saldırdı ki feleği şaştı dünyanın. Benim de gözlerimin feri sönmek üzereydi, düşünüp duruyordum kara kara…
Bir gün Halkın Vakfedilmiş Mahsulat Bankası’nın müdürü arkadaşım aradı, “Gel!” dedi “Sana, bir daha göremeyeceğin kadar düşük faizle, bir daha alamayacağın kadar büyük kredi verelim!” Şüphelendim “Yalnız bana mı, banaysa niye?” dedim… Dedi ki “Yok yok, yalnız sana değil, hak edene!” Dedim “Nereden geliyor, bu değirmenin suyu?” Dedi “Bir kanal açıldı bize!” Dedim “Kazlıbosna’dan mı?” Dedi ki “Yok yok! Ondan önce Merkez’den; aman ha gizliyoruz herkesten!”
Ben de gördüm kıyağı, gittim bankaya, çektim meblağı, turnayı gözünden vurdum; yarısını böldüm üçe: Üçün birini altına koydum, birini dövize, birini de borsaya; yarısını da aldığımdan yüksek faizle yatırdım aynı bankaya: döviz ile faiz tahterevalli; biri inerken çıkıyordu diğeri… Elim hem uzundur hem çabuk, kulağım delik; döviz aldım çıkmadan, sattım düşmeden… Hükümet dedikleri zat çevirdikçe piyasayı, buldum karayı aldım parayı!.. Hâlâ ondan çekip buna, bundan çekip ona koyup duruyorum, topluyorum parsayı!.. Sermayem öyle büyüdü ki, görseniz fal taşı gibi açılır gözleriniz!..
Ben kim miyim?.. Söyleyemem; devlet sırrı!..
Bakın hele şu ahlaksıza: “Sen devlet misin?” diye soruyor bana… Ben değilim de sen misin? Mihrakını söyle bakiim sen!

“Hayır, bizde!” dedi başka biri, ‘Bizde!..’ ‘Bizde!..’ yankıları sardı her yeri… “Faizler iyice düşünce gittim, hâllice bir kredi çektim, uzandım Antalya’ya, Bodrum’a!.. Çatır çatır yedim, her gün yedim içtim aksırıncaya tıksırıncaya, yattım yatırdım sere serpe, felekten çaldım çaldırdım her gece!.. ‘Yok corona morona!’ diyen ünlü YouTuber’la bile dansa durdum; zavallı, koronadan ölmüş!..
Ben mi?.. Yok, ben o zaman korona değildim; şimdi koronayım!..
Hap mı?.. Yuttum tabi, yutmaz olur muyum; hem de nasıl?.. Bir yutuyor, bin yutkunuyorum!.. Hani, küçük küçük ödeyecektim ya kredi taksitlerini!.. Meğer o küçük, durduğu gibi durmuyormuş gişede; cüzdanım küçüldükçe o meret büyüyor!..
Kısmetim mi kapandı, parama büyü mü yaptılar diye gittim hocaya sordum: Dedi ki ‘Yok yok, senin gözlerin büyülü: büyüsün diye baktığın küçülüyor, küçülsün diye baktığın büyüyor!.. En iyisi sen onun kapağını hiç açma, okuyup üfleyelim ya da!..’ Okutup üflettim ama bi işe yaramadı…
Bi işe yaramadı hocam dedim. Hoca dedi ki ‘Sen kalbini yokla bence, bak ben ne güzel kazanıyorum; açıyorum kapıyorum kapıyı, tıkır tıkır altına dönüyor bu değersiz mangır. Aman ha yokla kalbini, kimseyi kıskanma, unutmaya çalış!.. Mesela yüz yirmi sekiz milyarı düşün, içinden tekrarla, unutursun senin küçüğü!..’
Başladım içimden saymaya: 128 milyar, 128 milyar,.. Gerçekten unuttum benim küçüğü ama bu sefer de gözümün önünden gitmiyor elin büyüğü!..
‘Sen bu gidişle kafayı da yiyeceksin!’ dedi eşim, tuttu elimden götürdü beni bir kâhine… ‘Nerde!’ dedi eşim kâhine ‘bu yirmi sekiz milyar.’
Bu yirmi sekiz milyar nerde, dedim!.. Kâhin, ne dese beğenirsiniz! Dedi ki ‘Bende!.. Alıp varlığıma fon yaptım, lastiğime don; donuma cep diktim, para tohumu ektim içine, borsa gibi şiştikçe şişti cebim, hainler el atıp indirmeselerdi donumu, belki de hiç bozulmayacaktı büyü!.. Donum inince gördüm ki boşalmış içi, o kadar para nere gitti anlamadım bir türlü!..’
Hanıma baktım, o da bana baktı: bakıştık bön bön!.. Asansörde ensesi kalın bir adam vardı, elleri arkasına uzanıyordu, 128 milyarı saklıyor gibiydi, çok korktum, binmedim asansöre, yürüdüm döner merdivene, eşim önde ben arkada, o döndü, ben döndüm, o döndü, ben döndüm, taksitli kredim gibi bitmiyordu bir türlü…
‘Haydi’ dedi eşim ‘biraz daha dayan, vardık yolun sonuna!’ ‘Dayanamıyorum’ dedim ‘Dayanacağım yer durmuyor ki yerinde, dönüp duruyor, sen de uymuşsun onlara, dönüp duruyorsunuz hep birlikte, bütün dünya dönüyor ben duruyorum, ben de dönsem yıkılır mı her şey… diye düşünüyordum ki hükümet dedikleri zatın sesini duydum: ‘Yatıralım!’
Baktım karşımda, havuz başında, bir taşa oturmuş, taş gibi beyaz bir adam; elini çenesine dayamış, hiç kımıldamadan bana bakıyor: O bana baktı, ben ona baktım: bakıştık bön bön!..
Tabi ya, sen hiç eksik kalır mısın: Keser dönüyor, sap dönüyor; beyaz kasap önlüğü giymiş eşim, elinde masat, dönüyor!..”

Leave comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *.