Ölüler Ağlıyor Bize
Çocuk denecek yaştayım; evdeyim, yalnızım… Mavi, siyah, beyaz motifli, el işi, kırmızı Isparta halının etrafındaki küçük, kırmızı koltuklardan birinde oturuyordum, hayale dalmıştım: Ölmüşüm. Annem, babam, kardeşlerim, akrabalarım, arkadaşlarım, konu komşu, uzak yakın tanıyanlarım toplanmış, toplanıyor; kimi sesli, kimi sessiz ağlıyor, kimi boynu bükük, kimi üzgün, kimi suskun tabutuma bakıyor… Benim de gözlerimden süzülen yaşlar kucağıma şıpır şıpır damlıyor. Onlar benim ölümüme ağlıyordu; bense kendi ölümümü unutmuş; üzülen, ağlayan insanlara ağlıyordum… Şimdi büyüdüm; hâlâ düşünüyorum:
Belki ardından ağladığımız ölüler de kalanların ardından ağlıyor!.. Kim bilir?