15 Temmuz
Ailece televizyon karşısına geçmiş ne olduğunu anlamaya çalışıyorduk. Darbe teşebbüsü olduğunu anlar anlamaz düşüncemi face’den “Nedeni ne olursa olsun darbe kabul edilemez!” mesajıyla paylaştıktan sonra, hemen yatsı namazımı eda ettim ve sırtına bağladığı ay yıldızlı bayrağımızla sabırsız deli dana gibi evin içinde dolanıp duran oğlumla beraber sokağa fırladık.
Pencerelerinden bakan, evlerinin önünde toplanan, nereye gittiğimizi soran, bizim gibi nereye gittiğini bilmeden yürüyen insanlar arasından ana yola çıktık. Bir kısım vatandaşlar, yeriniz varsa bizi de alın diyerek yola çıkan ya da yoldan geçen arabalara biniyor/binmeye çalışıyordu. Biz Kocatepe Metro durağına kadar yürüdük, metronun açık olduğunu öğrenince hemen Yeşilköy Atatürk Havaalanı trenine bindik. Her durakta büyük kalabalıklar bize katılıyordu. Kalabalığı görür görmez hep bir ağızdan tekbirler getiriliyor, sloganlar atılıyordu. Hasbelkader kompartımanda, havaalanında bulunan birkaç kişinin gözlerinde korku, endişe okunuyordu. “Ya Allah, Bismillah, Allahuekber!” nidaları koridorlar içinde ihtişamla yankılanıyordu ve bu şekilde havaalanına gelen kalabalığın ardı arkası kesilmiyordu. Havaalanının ön tarafına çıkınca gördük ki bu kadar erken saatte bile ucu bucağı gözükmeyen büyük bir kalabalık toplanmış, araç trafiği durmuş ve caddelerden de insanlar yürüyerek akın akın geliyorlardı. Jandarma Karakolu’nun kapısının iç tarafında nöbet tutan birkaç asker dışında ortalıkta ne asker vardı ne de herhangi bir askerî araç. Bizim bulunduğumuz tarafta herhangi bir olay yaşanmıyordu. Sadece kalabalık büyüdükçe büyüyordu…
Sonradan videoları izleyince anladım ki, bizim gibi sadece sokakları dolduranlar dışında, bizimle aynı saatlerde göğsünü gere gere, tank tüfek demeden, silahlara karşı yürüyen nice yiğitler varmış: Kimi şahadete ermiş, kimi gazi olmuş!.. Nice polisler, nice askerler destan yazmış: Darbeyi önlemekle kalmamış, katliamları da önlemiş!.. Hatta linç edilseymiş darbeci zannedilecek, lanet okunup mezarsız bırakılacak bir binbaşının kahramanlık hikâyesini dinlerken gözyaşlarımı tutamadım…
Rabb’imize şükürler olsun, gördüm ki Allah bu milleti büyük bir felaketten kurtarmış. Büyük küçük emeği olan herkesten Allah razı olsun, mükâfatlarını kat kat versin!